Muamma-Cemalibake male seyredelim

23 04 2009

Bu mecazlardan geçip en hakikiye gidelim
Cemalibake male seyredelim
MUAMMA

RİSALE-İ KUDSİYYE
Mustafa İsmet Efendi Hazretleri’nin tasavvufa dair Risale-i Kudsiyye isimli manzum eseri bu iklimin pek yüksek semalarında uruc eder. Giriş kısmında bu eserin ilham üzere kaleme alındığını şu ifadelerle beyan eder:

Zuhura tabi ol Hakk’a gidelim
Cemal-i bakemale seyredelim

………
………
………

“Bu senlikten geçip Hakk’a gidelim.”
“Ne: “benim” diyeceğiz, ne de: “sensin” diyeceğiz.ben de yok, sen de yok.”
Âlemi imkanda, yaratılanlar içerisinde sâdece Resülullah vardır. Bizler Resulullah (s.a.v.) ‘in nurundan yaratıldık. Bizler onun nurunda parlayan aynadaki suretler misaliyiz. Şu halde benliği de senliği de bırakacağız.

“Cemâli bâ kemâle seyr idelim”

“Kemal üzere olan tâ kendisi olan Mevlâ’nın Cemâlini (güzelliğini) görmeye seyr edelim.” Yani manevi yürüyüşle yürüyelim,demektir ki,bu yürüyüş, tarikat derslerine hakkıyla çalışmaktan ibarettir.
Cemâl: Allah’ın cemâli,
Bâ kemâl: Kemâl ile,demektir.

Bu eser bir tasavvufla ilgilidir ve burada sadece bir kısmını ancak yazabiliyorum.. Ve bu sagonun sözü eserin bir iki yerinde karışık olarak geçiyor yani kısaca;
sago hadi yaradanın yaptıklarını vb. izleyelim seyre dalalaım bu güzelliklerde vb. demektedir
Yani şu bölüm eserde hep tekrar ediliyor beyitlerde
Cemal-i bakemale seyredelim





Muamma’daki Muamma

28 03 2009

Yeditepenin etrafı miski anber rahiyası
Yanımda güzeller güzelinin has salihası
MUAMMA

7 Tepenin kandilleri
Tarihin asaletini ve ihtişamını yükselen minareleriyle gök kubbeye haykıran, gönüllere olduğu kadar gözlere de mutluluk ışıltıları yaktıran, saflarında cem olan müminleriyle, herkesin kalbinde bir başka resmettiği güzeller güzelidir İstanbul. Hele de 7 tepeyi süsleyen o kandilleri…

Kandiller karanlık alemin aydınlatıcıları olarak bizleri mânâ alemine taşımıştır her dem. Kalplerindeki Allah lafzı ile Yaratıcının varlığını sembolize ederek, gaybdan sırlar üflemektedirler ruhumuza.

Nûr Sûresi”nin 35. ayetinde: “Allah, göklerin ve yerin nûru”dur O”nun nûrunun misali tıpkı içinde lamba bulunan bir kandillik gibidir. O lamba kristal bir fanus içindedir. O fanus da sanki inciye benzer bir yıldız gibidir ki, doğuya da batıya da nispet edilemeyen mübarek bir ağaçtan, yani zeytinden (çıkan yağdan) tutuşturulur. Onun yağı neredeyse, kendisine ateş değmese dahi ışık verir. (Bu da) nûr üstüne nûrdur. Allah, dilediği kimseyi nûrunu eriştirir” buyurulmuyor mu zaten.

Bu noktadan sonra her kandilinde ayrı bir ışık hüzmesinin vücud bulduğu, müjdeli şehir İstanbul”un ruhunu yansıtan “yedi tepe”deki manevi kandillerinden bahsedelim isterseniz. Varlığıyla arşa yükselen sadalarla, fethin anlam kazandığı güzellikleri temaşa edelim biraz da. Bu temaşaya fethin gerçekleştiği Topkapı sırtlarından başlayarak, Sultanahmed sırtlarında sonlandıralım.

İstanbul”un nirengi taşları

Yazımızın konusu tabii ki, tepelerin isimlerini saymak değil. Dolayısıyla tepelerin nirengi taşlarını yerlerine oturtarak;
1. Tepe”ye Gazi Ahmed Paşa Camii”ni,
2. Tepe”ye Edirnekapı Mihrimah Sultan Camii”ni,
3. Tepe”ye Yavuz Selim Camii”ni,
4. Tepe”ye Fatih Camii”ni,
5. Tepe”ye Bayezid Camii ve Süleymaniye Camii”ni
6. Tepe”ye Nûruosmaniye Camii”ni
7. Tepe”ye Ayasofya ve Sultanahmed Camii”ni sıralayalım.

Ve arkasından tarih ve medeniyetimizin izlerini aramak üzere yolumuza koyulalım.

Haseki Külliyesi, Cerrahpaşa, Samatya ve Çapa”dan ilerleyerek fethe açılan kapı olması hasebiyle Topkapı”yı güzel tepelerden bir tepe addedip ışık hüzmelerine karışacağız, onlardaki sırları yakalamak için. Bakalım yedi tepeli İstanbul”un yedi tepesini süsleyen manevi iklimin fotoğraf karelerinden ruhumuzu okşayan hangi görüntüler çıkacak karşımıza.

Tarihsel kronolojiyi dikkate almadığımız bu yolculukta nefesimizi tutarak bir tepeden ötekisine koşalım.
Her tepede fethi canlandıralım gözlerimizden ruhumuza akan perdede. Bir tepede Fatih Sultan Mehmed olurken, diğer bir tepede sancağı surlara diken Ulubatlı Hasan”ın ruhunu kuşanalım. İstanbul”un manevi fatihi Hoca Akşemseddin”in fetih için gönlünden dudaklarına dökülen dualara bizler de eşlik edelim. Başka bir tepede namazını eda eden Fatih Sultan Mehmed”in sevinç gözyaşlarına râm olarak, biz de “ni”me-l-ceyş” (mutlu askerler)den sayalım kendimizi.
Ve bu kandillerin ilelebed sönmemesi için fethin ruhunu nesillerden nesillere aktaralım. Dünyamızın esarete mahkûm olduğu bir zamanda, esaretin zincirlerini Fatih”in torunları olarak yeniden ve tekrar tekrar kıralım.

Üstad Necip Fazıl Kısakürek duygularını ne güzel dile getirmiş “Canım İstanbul” şiirinde:

“Yedi tepe üstünde zaman bir gergef işler!
Yedi renk, yedi sesten sayısız belirişler…
Eyüp öksüz, Kadıköy süslü, Moda kurumlu,
Adada rüzgâr, uçan eteklerden sorumlu.
Her şafak hisarlarda oklar çıkar yayından
Hâlâ çığlıklar gelir Topkapı Sarayı”ndan.
Ana gibi yar olmaz, İstanbul gibi diyar;
Güleni şöyle dursun, ağlayanı bahtiyar…
Gecesi sümbül kokan
Türkçesi bülbül kokan,
İstanbul, / İstanbul…”

Keşmekeşliğine, dejenere olmuş insan ruhuna rağmen İstanbul hâlâ güzel. Çünkü, İstanbul sevdaların kesiştiği şehir. Tarihin asaletini ve ihtişamını yükselen minareleriyle gök kubbeye haykıran, gönüllere olduğu kadar gözlere de mutluluk ışıltıları yaktıran, saflarında cem olan müminleriyle, herkesin kalbinde bir başka resmettiği güzeller güzelidir İstanbul. Hele de 7 tepeyi süsleyen o kandilleri…
….

Yeditepenin etrafı miski anber rahiyası
Yanımda güzeller güzelinin has salihası

MİSK-İ ANBER : Hoş ve güzel koku
HAS : Özel, husûsi, mahsus.
SÂLİHA : İyi amel işleyen, takvâ sahibi.

Bu dizelerde sago bu yedi tepedeki camilere,dine, peygamber efendimize çünkü; güzellerin güzeli derken onu kastediyor o0labilir ve bu 7 camininde yapılışı amacı zaten peygamberimizle ilgili..