Sagopa Kajmer-Baatıl Rhyme-Allah’ın iLmi iLe iLgiLi aYeT

29 03 2009

Arkadaşlar Sagopa Kajmer – Baatil Rhyme şarkısında çok güzel bir noktaya değinmiş.. Bakalım dikkat etmiş olabilrisiniz ama yinede söyleyelim dedik..

Ben diyor yazmakla bitiremem senin ilmini..


Sago
Okyanuslar mürekkebim ağaçlarsa kalemim benim.
Bitmek bilmeyen şarkılarla ruhun şad olsun alemim
.

Lokman Suresi
27- Eğer yeryüzündeki ağaçlar hep kalem olsa, deniz de arkasından yedi deniz daha kendisine destek olduğu halde mürekkep olsa, yine de Allah’ın kelimeleri yazmakla tükenmez. Şüphesiz ki Allah çok güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.

Kehf Suresi
109-De ki: “Rabbimin sözleri için denizler mürekkep olsa ve bir o kadar mürekkep ilâve etseydik dahi rabbimin sözleri bitmeden önce mutlaka deniz tükenirdi.”

Allah’ın sözlerinden maksat O’nun ilim ve hikmetidir. Yüce Allah’ın İlim ve hikmeti sonsuz ve sınırsızdır; denizler ise büyüklüğüne rağmen sonlu ve sınırlıdır, Şu halde Allah’ın ilmini ve hikmetini yazmak için denizlerin tamamı mürekkep olarak kullanılsa, bir o kadar da ilâve edilse yine de Allah’ın ilmini yaz*maya yeterli olmaz. Lokman sûresinin 27. âyetindeki ifade de böyledir (Bkz. Diyanet Tefsiri, Kur’an Yolu:III/499.)

Bu ayeti kerimede Allahın kelimelerini yazmak için denizler mürekkep olsa, Allahın kelimeleri yazılıp tükenmeden denizlerin tükeneceği; böyle bir kat daha deniz yaratılsa Allahın kelimelerini yazmağa yetmeyeceği;
Onun birliğinin, büyüklüğünün işaretlerinin sayılamayacak kadar çok olduğu belirtiliyor.

Allahın kelimeleriyle kastedilen tüm yarattıkları, ilmindeki varlıklardır. Yahut zatını öven sözlerdir. Allahın bilgisi, büyüklüğünün alametleri o kadar çoktur ki bunları yazmak için denizler mürekkep olsa da yetmez. Onun övgüsü yazmakla tükenmez. Yarattıklarının miktarını belirtmeğe rakamlar kafi gelmez.

Lokman Suresinin 27 nci ayetinde de yeryüzündeki ağaçlar kalem, denizler mürekkep olsa, bunlar gibi yedi kat daha deniz olsa yine Allahın kelimelerini yazmağa yetmeyeceği anlatılır

www.sagocuyuz.com a ve sagokolikfenerli üyesine TEŞEKKÜRLER.





Tek Başınalığın Yolcusu-Ayet ve Edebi Bilgi..

28 03 2009

Evet arkadaşlar Sagopa’nın K.İ.T.S albümündeki Tek Başınalığın Yolcusu şarkısındaki bir ayet ve edebi bilgiyi paylaşmak istedim..
Umarım beğenirsiniz..

Sago
Bir kan pıhtısından oldum yoktur bundan gayrım

ALAK Suresi..
Meal..
2- O, insanı bir alekadan (embriyodan) yarattı

Tefsir..
2. O insanı bir kan pıhtısından yarattı.

ALAK , aleka ‘nın çoğulu olarak sayılmıştır.
Beydâvî demiş ki: “İnsan” kelimesi, çoğul mânâsında olduğu için çoğul yapılmıştır. “Kamus” ve şerhlerinden anlaşıldığına göre aslında lügatta alek maddesi, yapışıp ilişmek mânâsına vaaz edilmiştir.
Ve mutlak şekilde ilişken ve yapışkan nesneye de denir. Bundan her türlü kana ve kırmızı kana ve özellikle uyuşuk kana alek denilmiş. Kandan bir kısım olması itibariyle veya doğrudan doğruya ilişiklik mânâsı ile rahimdeki tutuğa da aleka denilmiştir. Yapışkanlığından dolayı sülük ve kuyu makarasına ve ipine ve makarasının iliştirilip ipi geçirilen takıntısına ve işlek yola da alek denilir . Bütün bunlar maddî mânâdır.
Bunlardan başka alek, ruhanî ve manevî olarak “alaka” gibi aşk ve sevgi mânâsına geldiği de lügatta açıklanmıştır

Hey yabancı yolun yarısı 35 der Sıtkı Tarancı !
Korkarım 5 sene sonra saracak içimi derin sancı
.

İşte Sago’nun söylediği ve çok bilinen Cahit Sıtkı Tarancı ve o meşhur şiiri..
Sago 30 yaşında ve 35’ine 5 yıl kaldığını, şiirin sonundaki ilede alakalı olarak ”ölüm”e yaklaştığını ve Rabb’ine karşı olan hürmetini vb. gösterir..

İlkokulu Diyarbakır’da bitirdikten sonra, Galatasaray Lisesi’nde okudu. Asıl adı Hüseyin Cahit’tir. Fransızca çok iyi öğrenerek Baudelaire, Rimbaud, Mallarmê’yi özümsedi. Mülkiye öğrenimini Türkiye ve Paris’te yaptı. İkinci Dünya Savaşının çıkması üzerine okulunu tamamlayamadan yurda döndü. 1946’da CHP Şiir Ödülü’nde birincilik aldı. Anadolu Ajansı ve Çevirme Bakanlığı’nda tercüman olarak çalıştı. 1953 yılında, genç yaşta ağır bir hastalığa yakalandı. 1956 yılında tedavi için Avrupa’ya götürüldü; fakat iyileşemedi. Aynı yıl Viyana’da öldü.
‘Sanat için sanat’ ilkesine bağlı kaldı. Ona göre şiir, kelimelerle güzel şekiller kurma sanatıdır. Vezin ve kafiyeden kopmamış; ama ölçülü veya serbest, her türlü şiirin güzel olabileceği inancını taşımıştır. Açık ve sade bir üslubu vardır. Çoğu gerçeğe bağlı olan mecazları, derin, karışık ve şaşırtıcı değildir. Uzak çağrışımlara ve hayal oyunlarına pek itibar etmemiştir. Zaman zaman bazı imaj ve sembollere başvurmuştur.
Şiirlerinde en çok yaşama sevinci ve ölüm temalarına yer vermiş, nedense hep ölümün üstüne gitmiştir. Ayrıca yitik aşklar, mutlu sevdalar, yalnızlık, yaşadığı bohem hayatın buruklukları, çocukluk özlemi de şiirlerine konu olmuştur.
Ölümünden sonra yayınlanan eserleri şunlardır :
Şiir Kitapları:
• Ömrümde Sükût (1933),
• Otuz Beş Yaş (1946),
• Düşten Güzel (1952).
• Sonrası (1957)

35 YAŞ ŞİİRİ

Yaş otuz beş yolun yarısı eder.
Dante gibi ortasındayız ömrün.
Delikanlı çağımızdaki cevher,
Yalvarmak, yakarmak nafile bugün,
Gözünün yaşına bakmadan gider.

Şakaklarıma kar mı yağdı, ne var
Benim mi Allah’ım bu çizgili yüz
Ya gözler altındaki mor halkalar
Neden öyle düşman görünürsünüz,
Yıllar yılı dost bildiğim aynalar

Zamanla nasıl değişiyor insan!
Hangi resmime baksam ben değilim.
Nerde o günler, o şevk, o heyecan
Bu güler yüzlü adam ben değilim;
Yalandır kaygısız olduğum yalan.

Hayâl meyâl şeylerden ilk aşkımız;
Hatırası bile yabancı gelir.
Hayata beraber başladığımız
Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir,
Gittikçe artıyor yalnızlığımız.

Gökyüzünün başka rengi de varmış!
Geç fark ettim taşın sert olduğunu.
Su insanı boğar, ateş yakarmış!
Her doğan günün bir dert olduğunu,
İnsan bu yaşa gelince anlarmış.

Ayva sarı nar kırmızı sonbahar!
Her yıl biraz daha benimsediğim.
Ne dönüp duruyor havada kuşlar
Nerden çıktı bu cenaze Ölen kim
Bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar.

Neylersin ölüm herkesin başında,
Uyudun uyanamadın olacak.
Kim bilir nerde, nasıl, kaç yaşında
Bir namazlık saltanatın olacak,
Taht misâli o musalla taşında
.

CAHİT SITKI TARANCI